Aklını kullanmak, düşüncesini devreye
sokmak,kendi iradesini kullanmak anlamlarında kullanılır. İnsanlar genellikle
akılcılık denilince saf aklını devreye sokmayı anlamışlarsa da çoğu kez farklı
farklı anlamlarda da kullanılmıştır.
Örneğin; kimisi aklı tek yol gösterici olarak
alırken kimisi de akılla beraber kullanılması gereken duyguları ve idealleri ön
plana alır. Platon akılla beraber duygularımızın da önemine değinir. Ama Aristo
ise aklı tek kaynak olarak ele alır. İslam düşüncesinde ise akıl denilince
aklımıza ibn-i Rüşt gelir. İslam’da akıl insanın yeryüzünü inşa etmek ve
kendisini Yaratan ilahı bulmak için en önemli yol göstericidir. Kur’an bir çok
konuda insanları düşünmeye sevk eder. Mesela “Akletmez misiniz?” “İbret almaz
mısınız?” der.
Akıl insanın yeryüzündeki pusulası adeta kullanım
kılavuzudur. Bir elektronik makineyi nasıl kullanma kılavuzu olmadan
kullanamıyoruz, yeryüzündeki olayları, insanın varoluşu, dünyadaki ilişkileri
de akıl olmadan anlamak imkânsızdır. Burada bana göre dikkat edilmesi gereken
nokta; insanın sadece aklını tek yol gösterici olarak alması onu
ilahlaştırması, adeta ben en doğruyu biliyorum demesidir. İşte o zaman akıl
kendi kuyusunu kendisi kazar ve asıl görevini yani doğru ile yanlışı ayırt etme
görevinin dışında kullanır.
Bazen halkımızın da dilinde de akılla ilgili
deyimler kullanılır. Mesela akl-ı evvel, aklı bir karış havada gibi…Şimdi
aklımızı kullanmak ile aklımızı ilahlaştırmak arasındaki ayrımı daha net
anlamamız lazım. Aklını kullanmak yeryüzünde olan her şeyin sahibini
tanıyarak ondan en güzel şekilde istifade yani faydalanmaktır. Aklını
ilahlaştırmak ise kendi yaratılışını unutarak her şeyi kendisinin aklıyla
olduğunu iddia etmektir.
Şimdi işte burada bizler akla gereken değeri
verip sonuna kadar kullanmalıyız ama onu var edeni unutmamak kaydıyla.
Saygılarımla…