bylge-logo

    Bylge

    Hunların Anadolu, Suriye ve Filistin Seferi (M.S. 395 - 398)

    Büyük Hun İmparatorluğu'nun (Asya Hun İmparatorluğu) M.Ö. 45 yılında yıkılmasından sonra dağınık haldeki Hun boylarının bir kısmı Orta Asya’da kalmayı tercih ed

    Picture of the Pow

    Pow

    @pow

    Büyük Hun İmparatorluğu'nun (Asya Hun İmparatorluğu) M.Ö. 45 yılında yıkılmasından sonra dağınık haldeki Hun boylarının bir kısmı Orta Asya’da kalmayı tercih ederken, bir kısmı ise batıya doğru göç ederek M.S. 3. yüzyılın başlarında Rusya bozkırlarına kadar geldiler. 370 yılında İdil (Volga) nehrini aşan Hunlar karşılarına çıkan Alanları yenilgiye uğratarak ülkelerini yağmaladılar ve etrafa da dehşet saçtılar. Bu dönemde Hunların başında Balamir adında bir başbuğ bulunuyordu. Balamir komutasındaki Hunlar, önce 374 yılında Gotların bir kolu olan ve Don ile Dinyeper nehirleri arasında yaşayan Ostrogotlar’ı (Doğu Gotları) yenilgiye uğrattıktan sonra 376 yılında ise bu kavmin başka bir kolu olan Vizigotlar’ı (Batı Gotları) mağlup ettiler. Hun istilasının ardından birçok topluluk batıya doğru göç ederek kavimler göçünün başlamasına neden oldu. 378 Yılında Tuna’yı aşan Hunların bir kolu Avrupa içlerine doğru ilerlerken bir kolu ise Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya doğru ilerliyordu.


    Hunların_Anadolu,_Suriye_ve_Filistin_Seferi_(M.S._395_-_398)


    Uldız (Uldin) döneminde 395 yılında Basık (Basich) ve Kursık (Kursich) adındaki iki İskit (Saka) kraliyet ailesi mensubu prensin komutası altındaki Hun birlikleri Kafkas dağlarını aşarak önce Anadolu’ya oradan da Suriye’ye geçtiler ve Kudüs yakınlarına kadar ilerlediler. Roma İmparatorluğu 375 yılında başlayan Kavimler Göçü ile birlikte kısa bir süre sonra sınırlarına yığılmış durumda bulunan ve büyük sorunlar çıkarmaya başlayan barbar kabilelerin istilasına uğradı ve İmparator I. Theodosius’un öldüğü 395 yılında Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı.


    Hunların_Anadolu,_Suriye_ve_Filistin_Seferi_(M.S._395_-_398)


    Roma İmparatorluğu’nun büyük karışıklıklar içinde bulunduğu 395 yılında Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya giren Hunların bir kolu Erzurum'a, bir kolu ise Kapadokya’ya (Nevşehir’e) kadar ilerlediler. Birliklerin bir kısmı ise Malatya, Kilikya (Çukurova) ve Antakya’ya (Hatay’a) kadar uzanan akınlar düzenlediler. Hun süvarileri, Edessa (Urfa) ve Antakya (Hatay) kalesi önlerine kadar gelerek bir müddet muhasara altında tuttuktan sonra buradan Suriye’ye inerek oradan da Fenike (Lübnan) kıyılarındaki Tyros’a (Sur) şehri önlerine kadar geldiler ve oradan da da Kudüs’a kadar uzanan akınlar düzenlediler. Bu seferler ile tarihte ilk defa bir Türk devleti Anadolu Yarımadasına ve Akdeniz kıyılarına kadar gelmiş oluyordu. Bu sıralar batıdaki çeşitli barbar kavimlerin çıkarmış oldukları ayaklanmalarla uğraşan ve ikiye ayrılmış durumdaki Roma İmparatorluğu ise Hunların Ortadoğu’daki askeri operasyonlarına herhangi bir cevap verecek durumda değildi. Hunlar, 395 yılında başlayan ve 398 yılına kadar devam eden seferler sırasında 396 yılı içinde bölgede karşılaştıkları bir Sasani ordusu ile de savaştılar.


    Hunların_Anadolu,_Suriye_ve_Filistin_Seferi_(M.S._395_-_398)


    Hunların 395-398 arasındaki Ortadoğu Seferi Don nehri civarındaki “Doğu Kanatı” tarafından icra edilmiş ve Roma İmparatorluğu'nu olduğu kadar Sasani İmparatorluğu’nu da endişelendirmişti. Bölgede büyük bir dehşete ve korkuya neden olan Hun akıncıları sonbahara doğru kuzeye dönerek Anadolu’ya geldiler ve oradan da Kapadokya ve Galatya’ya (Ankara-Eskişehir ve havalisi) ulaştılar ve buradan da Azerbaycan'a ve Hazar denizi yolu ile de 396 senesi içinde Kafkasya bölgesindeki merkezlerine geri döndüler. Hunlar, 398 yılında da yine ilkine göre daha küçük çapta ta olsa Anadolu’ya yeni akınlar da bulundular.


    O dönemden bahseden bazı tarihçiler M.S. 395-398 yılları arasındaki Hun akınları sırasında çok sayıdaki Doğu Roma şehrinin ve kasabasının yakılıp yıkıldığını ve tarım arazilerinin yok edildiğini ancak Hunların bölgede kalmayı hiçbir zaman düşünmediklerini belirtmektedirler.


    Süryani tarihçi Yeshu Stylite, M.S. 502-506 arasında yazmış olduğu eserinde Büyük Theodosius'un oğulları Honorius ve Arcadius (395-408) döneminde Suriye'nin tamamının Hunların işgal altında olduğunu ve Hunların sadece şehirleri yakmak, yıkmak ve yağmalamak ile kalmadıklarını aynı zamanda insanları da köleleştirdiklerini anlatmaktadır.


    Latin bir rahip ve tarihçi olan Jerome bu istilaya tanık olmuş ve Doğu'ya yaptığı bir hac yolculuğu sırasında, Karadeniz’in kuzeyindeki buzlarla kaplı bir ülkeden gelen hun akıncılarının Mezopotamya'daki bazı şehirleri Antakya da dâhil olmak üzere kuşattığını ve Kudüs ile Tire (Sur) kentinin düşman kuşatması için hazırlandığını belirtmiştir. Hun akıncılarının Filistin, Mısır, Fenike (Lübnan) ve Arabistan’da büyük bir korkuya neden olduğunu ve ayrıca Hunların bu seferler sırasında bölgeden çok sayıda esir ve ganimet topladığını da aktarmıştır.


    Published Date:

    May 01, 2020

    Updated Date:

    December 03, 2023