bylge-logo

    Bylge

    The Passion of the Christ(Film)

    "Doğduğum gün, öldüğüm gün ve diri olarak kaldırılacağım gün bana selam olsun.’’ Meryem/33 Tarihin sıfır noktasında, sıfır anın

    Picture of the acılı werther

    acılı werther

    @aciliwerther






    "Doğduğum gün, öldüğüm gün ve diri olarak kaldırılacağım gün bana selam olsun.’’ Meryem/33



    Tarihin sıfır noktasında, sıfır anında tüm teolojik akışı değiştiren 12 saatlik bir geri sayım yaşanır kutsal topraklarda. Bu anlatı Yahudilerin büyücü, Hristiyanların Tanrı’nın Oğlu olarak tanımladıkları; geleneksel İslami algıda ise dünyaya geri gelecek bir kurtarıcı olarak düşlenen bir beşerin Yeşua*’nın öyküsüdür. Mel Gibson’un 2008 yılında çektiği ve Türkiye’de ‘Tutku’ olarak vizyona giren, tamamiyle Katolik literatür referans alınarak senaryolaştırılan filmi anlatırken İncil ve Kuran’dan referans ayetlerine atıfta bulunarak ilerleyeceğim. Konu hassas olduğundan filmin vizyona girdiği 2008 yılında özellikle Yahudi lobisini çok rahatsız etmiş ve sansasyonlara sebebiyet vermişti. Günümüz İslam dünyasında da İsa’nın ölümü çok tartışılan ve yorumlanan bir alandır. Bu konuyu birazcık son bölümde işleyeceğim ama bütün senaryoları ve referanslarını takdir edersiniz ki bir sinema inceleme yazısında ele almam mümkün görünmüyor. Bu bağlamda oluşabilecek bilgi ihtiyacını Din konusu altında İsa’nın ölümünü değerlendireceğim ayrı bir yazıda ele alabilirim. Başlamadan son olarak belirtmek istiyorum ki İsa askerlik arkadaşım değil bilakis Rabb’in kulu ve elçisidir ancak kişisel tutumum şu yöndedir: Rabb/Tanrı/ Yaratıcı/Allah toplumda herhangi bir övgü sözcüğüyle beraber genelde anılmazken bunu kulları için yapmayı mübalağalı buluyorum.




    Yahudilerin aristokrat kesimi olan Ferisiler ve Sadukiler İsa’nın en büyük düşmanlarıydı ve onu öldürmeyi kafalarına koymuşlardı. Peygamber kıssalarının hemen hemen hepsinde olduğu gibi gerçekler ve adalet yine bir kesimin konfor alanını bozmaktaydı, İsa döneminde bunlar Hahambaşı ve çevresindeki zümre idi. O dönemde Pagan dinine mensup Roma İmparatorluğu boyunduruğu altında bulunan İsrail’in bu keşmekeşinde gerçekleri haykıran bir İsa ve çevresinde 12 cesur havari mevcut idi. İsa’nın bütün görevleri zordu ama şimdi en zoru gelmişti:



    ‘’Bir gün Allah şöyle dedi: “Bak İsa! Seni vefat ettireceğim ve katıma yükselteceğim.’’ Al-i İmran/55



    Ölümden önceki geri sayım başlamıştır artık. Öleceğini hem de Yahudiler’in ve Roma’nın gaddar ellerinde öleceğini bilen Yeşua’nın içini derin bir sıkıntı kaplamıştı ve yanındaki 3 havariye şöyle seslenmişti:



    “Ölesiye bir keder içindeyim. Burada durun ve benimle birlikte uyanık kalın” Matta/26-38



    Film tam bu ölesiye kederin ortasında Getsemani zeytin bahçesinde başlar. Ölüme en yakın renk olan buz mavisi karanlığında zeytinliklerin arasında sırılsıklam bir halde, insanüstü bir stres ile boğuşan İsa’yı görürüz. İnfazından önce o kadar yoğun bir stresle terlemektedir ki terbezlerindeki kılcalların çatlaması sonucu..



    ‘’Teri, toprağa düşen kan damlalarını andırıyordu.’’ Luka/22-44









    Bir adam düşünün ki acıların büyüğüyle yapayalnız yüzleşecek, feci şekilde can verecektir. Yoğun stres ve kederle Hematitrosis’e kapılarak kan terleyen bu adamın, sıvı almamış ve sabaha kadar uyuyamamış Yeşua’nın başlangıç öncesi son duası bence mükemmel bir şekilde görselleştirilmiştir. Duanın İbrani dili olan Aremice yapılması ise etkinin kesinlikle çok daha efektif iletilmesini sağlamış.




    ‘’Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. «Mümkünse o saati yaşamayayım» dedi. Abba, Baba, senin için her şey mümkün, bu kâseyi benden uzaklaştır. Ama benim değil, senin istediğin olsun.»’’ Markos/14-35-36





    Tam tüyleriniz diken diken olmuşken Adem’e secde etmeyen İblis ortaya çıkar ve her Tevhid inancına sahip olan bireyin hak vereceği eleştirileri sırasıyla sıralar: ‘’Gerçekten bir adamın bütün dünyanın günahını sırtlanacağına inanıyor musun? Kimse böyle bir yükü kaldıramaz, sana söyleyeyim, asla!’’ Kırmızı, boynuzlu bir yaratık beklerken dahiyane bir şekilde cazibeli bir insan figürü karşımıza çıkar. Aynı şeytan işkenceler büyüdüğünde zaman zaman başarılı bir tipleme olarak karşımıza çıkmaya devam eder ve kucağındaki çirkin bebek aforizmalarıyla oldukça etki bırakır.










    Burada filme kısa bir ara verip bilmeyenler için Teslis inancından kısaca bahsetmek istiyorum. Öncelikle Hristiyanlık dini İsa’dan birkaç yüz yıl sonra konsillerle beraber ortaya çıkmış bir dindir. Bu ifadeyi hangi Hristiyana söylerseniz zaten kendisi de sizinle mutabık klacaktır. Dolayısıyla İsa Musa’nın şeriatını uygulayan bir Yahudi’dir. Teslis inancına göre Yaratıcı Adem’in şeytana uyarak elmayı yemesiyle Tanrı-insan arasındaki küskünlüğü yok etmek için kendi oğlunu tüm insanların günahına kefaret olması için infaz etmiştir ve artık insan oğlu aracılığıyla tekrar Tanrı’ya yaklaşmıştır. Bu yüzden Adem’in günahı yüzünden her bebek Hristiyanlıkta vaftiz edilerek temizlenir ve yetişkin her Hristiyan İsa’nın etinin ve kanının kendi günahlarına kefaret olduğuna iman ederek kurtuluşa ereceğine inanır. Teslis içerisindeki üçlemede bir üçüncü bir varlık ‘Kutsal Ruh’ yer alır ki bunu da kısacaTanrı’nın kendi varlığını insanda hissettirmesi diyebiliriz. Bu tarz bir inanç felsefesi Monoteizmin bütün ilkelerine, Tevhid inancına tamamen aykırıdır ve Yaratıcı son kitabında bu kimseleri ‘müşrik ve kafir’ statüsünde değerlendirmiştir.





    ‘’Andolsun ki, “Allah, Meryem oğlu Mesih'tir” diyenler kâfir oldular.’’ Maide/17





    Bütün bu Teslis tezlerini üreten kişi çok tanrılı paganist Roma ile yakın ilişki halindeyken birdenbire İsa’nın öğretilerini yaymaya başlan Pavlos isimli Tarsus’lu gizemli bir adamdan çıkmıştır. Kendisinin ne olduğu tam olarak bilinmemekle beraber bazı görüşlere göre kendisi bir Roma ajanıdır. Aşağıdaki şekilde Pavlos’un Teslis öğretisini bir diyagram üzerinde görebilirsiniz.











    Bu açıklamalardan sonra filme dönersek en son zeytin bahçesinde son kes Tanrı’ya yakaran İsa artık tamamiyle kaderini kabullenmiştir. Bilmektedir ki bugün Yaratıcı’nın emriyle zalimler aracılığıyla katledilecektir. Kan damlayan terlerini siler, havarilerine döner ve İsa’nın halinden çok korkan ve kaçmayı teklif eden 3 havarisine sadece ‘İzleyin’ demekle yetinir.





    Konuşmanın Romalı askerler kendisine ihanet eden havari Yehuda eşliğinde gelmişlerdir İncil’in ifadesiyle İsa’nın yanağına kondurulan ilk öpücükle ihanet ve infaz başlar. Zeytin bahçesindeki 3 havaeri karşı koymaya çalışsa da İsa zincirlenir ve darp edilerek gecenin ortasında Yahudi konsiline götürülür. Sahnelerdeki flashbackler ve özellikle Soundtrack’ler oldukça başarılıdır ancak sinemagrofi ile pek ilgilenmemiş ve dinler tarihinden çok hoşlanmayan kişiler için bundan sonrası oldukça moral bozucu ve can sıkıcı hale gelecektir. Yahudiler tarafından oldukça kötü şekilde tartaklanan İsa dönemin Roma Kudüs Valisi Pontius Pilatus’a götürülür. Pilatus İsa’yı cezalandırmak istemez ancak çıkacak isyandan ve kendi kellesinin gitmesinden korkar ve bu yüzden korkunç bir şekilde İsa’ya işkence ettirir. Buradaki sahnelerde Roma aristokrasisine hiç toz kondurulmaz. Kilisenin, Katolizm’in, tüm Batı medeniyetinin Hellenizm’e olan sadakatine düşününce bu durum çok da şaşırtmadı beni.





    Filmde İsa’nın katlinden sorumlular şu şekilde tasvir edilmiştir:



    1. Yahudi toplumu: Sapkın, ahlaksız bu toplum İsa’nın gaddarca öldürülmesi için ağız birliği etmiştir.

    2. Roma askerleri: Cahil askerler, her türlü küfür ve hakarette bulunarak İsa’yı öldürmüşlerdir.

    3. Roma yönetimi: Çağının ilerisindeki vali, karısıyla ‘Gerçeklik nedir?’ üzerine felsefesi konuşmalar yapmış, isyan korkusuyla İsa’yı öldürtmek zorunda kalmıştır.










    Ondakikalarca Roma askerleri tarafından İsa’nın derisinin lime lime edilmesinin görüntüleri oldukça vahşice gösterilmiş. Oldukça rahatsız edici ve küçük yaştaki izleyiciler için hiç uygun değil. Bu işkenceler yetmezmiş ki vücuttaki en hassas sinirlerin olduğu baş-şakak bölgesi çevresine dikenli bir tel geçiriliyor ve olabildiğine bastırılıyor. Bu kadar yoğun fiziksel acı içerisindeki İsa aynı zamanda Roma askerlerinin tacizlerine de maruz kalıyordu. Kendisini öldürmek istemeyen vali azılı bir katil olan ‘Barabbas’ı mı İsa’yı mı serbest bırakayım diye soruyor ve ‘Barabbas’ çığlıkları karşısında şaşırıyordu.







    Akciğeri su toplayan ve tamamen kanayan şok içindeki İsa hakkında çarmıh emri sonunda verildi. Bu sefer de çarmıha gerileceği yere kadar haçı kendisine taşıtılıyordu. Bu arada filmdeki başarılı flashbacklerle İsa’nın marangozluğuna, son akşam yemeğine, ihanet edilişine dair aralarda güzel betimlemeler yer alıyor. Bana göre filmdeki en acıklı sahne haçı taşırken yere düşen İsa’ya Meryem Ana’nın koşuşu idi. Burada İsa’nın çocukluğunda bir düşüşüne ve Meryem Ana’nın arkasından koşuşuna ait bir flashback vererek insanı ağlatıp, ciğerleri dağlatıyor.





    - Buradayım, buradayım oğlum

    - Gördün mü anne? Herşeyi yeniliyorum.





    Çarmıha gerilmek için elleri ve ayak bölgesine çivilerin çakılmasının öyle bir acı olduğunu bildiriyor ki tıpçılar tüm vücutta korkunç bir yanma yaşanmasına sebebiyet verirmiş ve bu acıyı morfin bile dindiremezmiş.




    Film ile alakalı olarak aktaracaklarım bu kadar. Bence filmi izlemeden bu yazıyı okumak daha mantıklı tarihin aslında en çok bilinen ama en az doğru bilinen olayını aktarıyor.




    İyi seyirler dilemeden önce İsa’nın ölümü hk. İslam dünyasında (İslam’da demiyorum dikkat edin, İslamiyet coğrafyasında yaşayan insanlarda) üç farklı görüş mevcuttur:


    1. İsa ölmemiştir, göğe yükseltilmiştir ve tekrar geri gelecektir. (Gelenek hakim görüşü)

    2. İsa ölmüştür ancak çarmıha gerilmemiştir. Yerine bir benzeri öldürülmüştür (Gnostik kaynaklı, Kuran çevirilerinde ve tefsirlerde oldukça karşılığı olan bir görüş)

    3. İsa ölmüştür ve çarmıha gerilmiştir.




    İsa’nın geri geleceğini düşünmenin İslami yönden itikadi sorunlar yaşatacağını belirtmek istemekle beraber tabi ki herkes dilediği şekilde inanır ve uygular.



    Ancak şu bir gerçektir tarihin her döneminde gerçeği haykırdıkları için peygamberler işkence görmüş ve öldürülmüştür. İsa ile aynı dönemde yaşayan Yahya peygamberin kafası kesilmiş, babası olan Zekeriya peygamber ise ağaç kovuğuna saklandığı bir sırada testere ile ikiye bölünerek vefat etmiştir.



    İnsanlığın son dönemindeki bizleri bekleyen gerçeklik:




    ‘’Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?’’ Bakara/214




    İyi seyirler.



    Kaynaklar:



    1. Kuran-ı Kerim

    2. Yeni Ahit

    3. The Passion of the Christ Screenshots

    4. Christian "Trinity" Explained in 3 Minutes (Father, Spirit, Son) Part 1 Youtube

    5. Cumhur Erentürk Youtube Channel ‘Kuran ve İncil Açısından İsa'nın Ölümü | 1. Kısım’



    Published Date:

    May 01, 2020

    Updated Date:

    December 02, 2023